Tutukluğumun öyküsünü yazabilmeme müsaade
eder misiniz?.. Vaktinizden bir parça feda edebilir misiniz?
Benim için…
Tam yalnızlığa düşerken ümitlendirmiştin beni
âdemoğlu. Bir solukta başlayacaktık da, korkaklığınızla son buldu yine,
başlamadan, derin, koyu, hatta mahcup
anlatacaklarımız. Oysaki ben bir kez olsun güvenmek istemiştim, bir ‘dost’a.
Siz de mi kolaya kaçanlardansınız yoksa? Kaçanlar korkaktır! Unutma bunu
âdemoğlu, korkakların olduğu yerde maskeler ve yalanlar vardır. Sarıl dört
kolla onlara öyleyse, onlar ki seni soğuk(luk)tan(!), alıkoyandır.
Yaşayan bir ölüden farkımız kaldı mı?
Neyse ki paramız çoktu bizim, yüzümüze en pahalısından bir tebessüm taktık,
yolumuzu bulduğumuzu sandık, oysa sadece yanılmıştık. En sonunda tan vaktinin
fıtratına koyuverdik kendimizi, ferahladık, soğuktu, içimiz titredi, kendimize
acıdık.
Yaralı ellerinizi kavuşturdunuz ya
şimdi dizlerimin yanı başında, acınızın teninize vuruşuydu irkilmeniz. Onlardan
bir farkımız da yoktu aslında, biz de kavuşmayı bekleyen iki eldik. Her temas
ettiğimizde kanayacağımızı düşündüğünüzden korktunuz galiba, kaçtınız. Keşke
kanayabilseydik âdemoğlu. Ketum dudaklarınızla uzaktan seyre durmayı tercih
ettiğinizde, cesaret edip merhem olmayı deneyemedik bile, sustuk, sadece
sustuk. Fark ettiniz mi? Böylece yangınlarda yaşamaya, mahkûm
olduk
Ve yazımı bitirirken bir kez daha,
sana atfediyorum son satırları saygıdeğer, vefalı okur;
Unutma!
Sessizliğin sesini yalnızlar duyar.
Burak Savaş
Sessizliğin sesini yalnızlar duyar demek herkes duyar demek bence. Çünkü, herkes yalnızdır aslında. Kimi bunu bilir ve keyfini çıkarır, kimi bu gerçeği bilmez de kalabalıklar içinde kaybolur gider...
YanıtlaSilKesinlikle. Çok güzel ifade etmişsiniz, teşekkürler :)
Sil