18 Nisan 2014 Cuma

Fakat Uzak


Yüzünde İstanbul siluetinin derinliği demlenmişti, ey yaslı sevda. Bense kımıldamadan durup öylece bakıyordum sana. Sanki en ufak bir esintide bozulup gidecekmiş gibiydi her şey. Hep bu anda kalsak, hiç sonrası olmasa mesela, sahile insek biraz, anlatsak anlatsak... Dökülsek kelimenin tam manasıyla, dertleşebilsek müsamahayla… Asırlık bir mahzene hapsolmuş gibi kenetlensek birbirimize, muhtaç olsak, nedenimiz olsa. Ben öyle birini sevdim ki her paylaşabilmenin kenarına yaklaştığım da kaybolurum geçmişimde ve geleceğimde. En tehlikelisini icra eder yüreğim, vazifesini bilir! Kanar köhne uca.



Hasret aşikâr,

                        Zırhım yasak ona.

Dar çeperinden çıkamayan bir sevda, kendi içinde yana yana yok olurken, tanık olmak zorunda olduğum öfkem, dili zincirlenen bir meczuptan söküp alamaz yaslı sevdasını. Doğmadan öldürüleni söndür, ört ve unut yasını ey ahvalim.

Ürkmekten vazgeçtim inancım kırılınca. Neden hiçbir şey sonsuza kadar sürmez ki? Diye sormayı da bıraktım. İhtimaller ne kadar şıksa o kadar uzak bana. Kestim artık, çırpınmayı bıraktım, sen de aç gözünü arkadaşım, uyan hadi! İhtimaller şık fakat uzak, hepsi uzak, çok uzak.




Okura: Bakma sen benim bu kadar hüzünlü şeyler yazdığıma, ben çok gülerim ve ben gülerken kimse yalan olduğunu anlayamaz. – Cemal Süreya.


 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder