3 Haziran 2016 Cuma

Sokak İnsanları


Koridorun sol çaprazında oturan sarışın kadına usulca sarılmak istiyorum. Hangi neden böyle anlamsız bir sevgi yaşatıyor olabilir kaburgalarıma! Çocukluğumda parçalanan oyuncaklarımın aklıma düşmesi mi, yoksa tam da bu sefer tamam dediğimde güvenimi yıkan insanlar mı? Kırılmış halimi andıran gülümsemeleri gördüğümde duyduğum yakınlık mı? Yalnız başına kim ne işle uğraşıyorsa uğraşsın, önündekine iyice dikkat kesilen bu insanlar öyle masum geliyor ki gözüme, onları başka türlü görmek istemiyorum.  Büyüsü bozuluyor, kaybedecek bir mabed aramıyorum.

Sadece kitabının yaprakları arasında kaybolan kadına değil, sol hizamda boşalan koltuğa geçip, cenin pozisyonunda yatan gence de sarılmak istiyorum. Bir sokak insanıyımdır belki, bilmiyorum. Sahilde vücudunun uzuvlarına yer açan insanların hareketlerine benzeyen bir şekilde başını yerleştirdi koltuğuna. Arkamda karanlıktan faydalanıp öpüşen çiftin gülüşmelerine inat tam da karşılarında yalnızlığın kutsallığını sunuyordu. Çekinmeden! Ortaklarının karşısında. Bu ışıklı kutunun içindekiler, en soylu anlarımızda, yolculukta yakalamıştık birbirimizi. Bileti yanlarında olanlar, ortaklar!





Bu yol bittiğinde herkes aynı heveslemi varacaktı gideceği yere? Hangimiz en zorlananı mızdı?  Ve hangimiz bir hevesle gideceği yere varmak için can atıyordu?  Yine tanıdık kahkahalardan birisi! Şu yolların bitmesini hiçbir zaman istemedim ben. Hiçbir zaman varmıyım varacağım yere ve hiç ulaşmasın o sıcağında donduğum yemek kokuları.

 Hayalimizde mavi beyaz kareler var bizim. Bozulmasınlar, yok olmasınlar hiç oradan. Kaybolalım. İçimizden geldiği gibi kırılalım. Kırıldıkça daha mutlu olmazmıydık biz? Yüzyüze konuşmak varken cam kırıklarının üzerinde dans etmeye mahkum olmaktı görevimiz.

Hadi sarılın ey yalnızlar! Siz güç verin, bari siz anlayın halinizden diyeceğim fakat yine kopup gidecek güvenim. Ah şu kırılmaktan korkan sokak insanları! Kara bir kutunun içindeyim şimdi; seslenirken söndü ışıklar. Işıklar kapandığında neden hep mutlu olur bu sokak insanları? Nasıl bir keşmekeştir ki kurtulurlar dehlizlerinden, güven verir karanlığın sorgusuzluğu. Her şeyden uzaklaşıp köşelerine yaslarlar sırtlarını. Soğuktan arınıp sinerler koltuklarına, gözleri buğulaşır sarı sokak lambalarında. Kalkma sakın oradan! Kalbinden verdiğin hangi mavi, hangi beyazlık hakkettiği değeri gördü senin. Bu kez kalkma o siyahında sıcağını bulduğun yerinden. Başkasıda anlasın bu korunaklılığın nasıl bir tutku olduğunu deme. Renklerin hep yollarda kalmadı mı senin? Aldanma, servetleriyle kazandıkları tek şey yalancılarıydı onların. Bırak, bu “yoksulluk” da yoksunluk da bizim.
 
 

Ruhun konuşurdu senin. Elbet anlardı halinden. Ruhun vuruşundu. Bu siren..!  Gözlerinin. Ve ruhun hep savunmasızdı. Ellerin gözlerine perde olsa da, kalbin yine molozların altında kalırdı. Ey sokak insanı! Peki ya suç kimin?
 
 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder