Cenin halinin huzuru yoktu fakat bu suskunlukta. Dostunun yanında sarılabildiğin sessizliğindeki ferahlık da, yoktu. Pes edip soluğu kalemde buldu şairler. Akan gözlerinin mükafatını göremediklerinden tüm bu uyumalara, yazmalara bağlandılar umarsızca. Kapıyı gürültülü kapattılar yazdıkça, akıttıkça, defalarca!
Sanatın kaçamaklarından faydalanmak, anlaşılmaz olmak
istemiyorsun. Bir kerecik yalın, apaçık olmak istiyorsun. Sezdirmek,
sembolistlik uzak dursun istiyorsun. Yorgun düştüğünde kollara atlayıp dümdüz
netleşmek, denizlerde uçsuz bucaksız olabilmeyi düşlüyorsun.
“Ey unutuş! Kurtar bu gamlardan beni!” diyor, Ahmet Muhip
Dıranas. Biliyor musun? Ahmet Muhip - Ahmet Muhip olmak istemezdi. Sheaksper -
Sheaksper, Asaf - Asaf, Charles - Charles olmak istemezdi. Çünkü birilerinin
kalplerine yazdıkların ile değebilmen için gerçekten içinden izler bırakarak
geçen sızıların hissedilmesi gerekilir ve hiçbir akıl sahibi zat ise böylesine
duyguların içine ait olmak istemez. Netice şu ki: Hiçbir şair dimağı ile şair
olmak istemez.
“Kimse Konuşamadı”yı tüm şair ruhlara ve onların
biriciklerine, meleklerine ithaf ediyoruz.
Merhaba! yazı henüz bitmedi ben de bittiğini zannetmiştim ama yukarıda yazdıklarımı bloğa geçtikten sonra süreci de kısaca eklemek istedim. Bu en özet hali. Daha epey bahsedebilirim. Asıl iç dökmece yeri yazının bu kısmı da olabilir emin değilim. Ön açıklama olarak 1 cümle eklemeyi düşündüğüm bu giriş kısmı bile uzun bi paragraf olma yolunda ilerliyor. Lafı kısa kesemiyorum :D İki farklı metni aynı yere koyduğumdan kopukluk olabilir onun için önce silkelenip öyle okuyunuz. Çok teşekkürr.
Şarkıyı ilk kez geçen yıl ara tatilde yapmaya başladım. Yavaş yavaş oluşmaya başladı. Annemlerin odasındaydım, çünkü evin televizyona en uzak köşesi orasıydı (Odama gitmeye üşenmiş de olabilirim). Sesi gelmiyordu televizyonun. Düşünebiliyordunuz uzunca. İşin matematiğini önemsemeden gitarın tellerine düşebiliyordunuz. Daha sonra gruptakiler ile birlikte şarkıya son halini verdik. Heyecanla gidip birilerine çalma hissini hayata geçirmekte zorlandım bu şarkıda. Diğerleri de pek neşeli şeyler söylemiyor evet ama bu sefer daha bi açmıştım mahremimi sanki. İnsan hem utanıp hem de nasıl böyle işlerin içine girer bilmiyorum. Küçüklükten beri her okul gösterisinde beni en başta seyretmesini istediğim kişiye bu şarkıyı dinletmek istemiyordum. Pek güzel şeylerden bahsetmiyordu çünkü. Annemi üzmekten korkmuş olabilirdim. N’apıyım annecim üzerimizden alıp bi yere koymak gerekiyor üzüntüyü. Daha iyi geliyor. Herkes bir şekilde yapar bunu. Ben en zararsız böyle yapabildiğimi düşünüyorum. En açıkça dile getirebildikçe böyle şeyleri, mutluluk daha bi yakınlaşıyor sanki. İnsani duyguların gösterilmekten kaçınıldığı bir zamandayız. Çünkü ağlayamamak, gülmemek, bir tabak daha alabilir miyim diyememek, sevdiği halde ilk yazan olamamak, hep beklemek, gerçekten sarılmayı başaramamak çok cool şeyler, çünkü biz insan değiliz. Robotuz. Ve kurallara uymayıp açıkça istemediklerimi söylemek istedim. Programlanmaya uymadan yani. ‘Ergen gibi görünür müyüm?’leri, ‘Ne denilir?’leri düşünmeden. Böyle şiirlerden, şarkılardan, filmlerden bahsetmek istedim.
Merhaba! yazı henüz bitmedi ben de bittiğini zannetmiştim ama yukarıda yazdıklarımı bloğa geçtikten sonra süreci de kısaca eklemek istedim. Bu en özet hali. Daha epey bahsedebilirim. Asıl iç dökmece yeri yazının bu kısmı da olabilir emin değilim. Ön açıklama olarak 1 cümle eklemeyi düşündüğüm bu giriş kısmı bile uzun bi paragraf olma yolunda ilerliyor. Lafı kısa kesemiyorum :D İki farklı metni aynı yere koyduğumdan kopukluk olabilir onun için önce silkelenip öyle okuyunuz. Çok teşekkürr.
Şarkıyı ilk kez geçen yıl ara tatilde yapmaya başladım. Yavaş yavaş oluşmaya başladı. Annemlerin odasındaydım, çünkü evin televizyona en uzak köşesi orasıydı (Odama gitmeye üşenmiş de olabilirim). Sesi gelmiyordu televizyonun. Düşünebiliyordunuz uzunca. İşin matematiğini önemsemeden gitarın tellerine düşebiliyordunuz. Daha sonra gruptakiler ile birlikte şarkıya son halini verdik. Heyecanla gidip birilerine çalma hissini hayata geçirmekte zorlandım bu şarkıda. Diğerleri de pek neşeli şeyler söylemiyor evet ama bu sefer daha bi açmıştım mahremimi sanki. İnsan hem utanıp hem de nasıl böyle işlerin içine girer bilmiyorum. Küçüklükten beri her okul gösterisinde beni en başta seyretmesini istediğim kişiye bu şarkıyı dinletmek istemiyordum. Pek güzel şeylerden bahsetmiyordu çünkü. Annemi üzmekten korkmuş olabilirdim. N’apıyım annecim üzerimizden alıp bi yere koymak gerekiyor üzüntüyü. Daha iyi geliyor. Herkes bir şekilde yapar bunu. Ben en zararsız böyle yapabildiğimi düşünüyorum. En açıkça dile getirebildikçe böyle şeyleri, mutluluk daha bi yakınlaşıyor sanki. İnsani duyguların gösterilmekten kaçınıldığı bir zamandayız. Çünkü ağlayamamak, gülmemek, bir tabak daha alabilir miyim diyememek, sevdiği halde ilk yazan olamamak, hep beklemek, gerçekten sarılmayı başaramamak çok cool şeyler, çünkü biz insan değiliz. Robotuz. Ve kurallara uymayıp açıkça istemediklerimi söylemek istedim. Programlanmaya uymadan yani. ‘Ergen gibi görünür müyüm?’leri, ‘Ne denilir?’leri düşünmeden. Böyle şiirlerden, şarkılardan, filmlerden bahsetmek istedim.

Hiç yorum yok :
Yorum Gönder