Hepimiz farkındayız aslında, hepimiz biliyoruz, bir arada bulunduğumuz her mekânda yaşıyoruz, tanıklık ediyoruz fakat açıkça ifade edemiyoruz, korkuyoruz. Ruhumuz demir parmaklıklarımızın ardına sıkışmış, bağırmak istiyor ama biz izin vermiyoruz.
İki dudağın arasında ki gizemi açığa vuramadığımızdan her şey bir şekilde yolunu bulup dışarı yansıyor. Her şey gözümüzden dışarı yansıyor. Bunun içindir ya “Gözler asla yalan söylemez.” Çünkü onlar içimizdeki hapishanenin camlarıdır. Dışarıdan görülür her şey, içeride ki tutuklu ruhun her samimiyeti yansır gözlerden dışarı, çünkü gözler saydamdır. Hatayı affetmez.
Bunun için yine ısrarla söylenir insanlar sadece dilleriyle konuşmazlar diye. Gözler korkutucudur. Muhabbetle erişemediğimiz gerçekliğe gözler turnusol görevi yapar. İspiyonlar her şeyi, ağzını bir türlü kapatamadığımız yedisinde ki haylaz çocuklar gibi…
Bunun için yine ısrarla söylenir insanlar sadece dilleriyle konuşmazlar diye. Gözler korkutucudur. Muhabbetle erişemediğimiz gerçekliğe gözler turnusol görevi yapar. İspiyonlar her şeyi, ağzını bir türlü kapatamadığımız yedisinde ki haylaz çocuklar gibi…
Biz insanoğlu..
YanıtlaSilKararlaştırılmış oyunların piyonları olarak doğduğumuz hayatları yaşıyoruz.
Büyük bir tablanın üstünde değişik görevlere atanmışız. Büyüklüklerimizi sahip olduğumuz kağıt parçaları belirler olmuş.
Yaşam alanlarımızı dolduran sahteliklerle doymaya alıştırılmaktayız. Yürüdüğümüz karelerin sınırları belirlenmiş, gidebileceğimiz yerlerin hep bir ölçüsü konulmaya çalışılmış. Prangalanmış özgürlüklere sahibiz.
Bu da bizi ileriye gitmekten alıkoyuyor. Oysa insan, bir zamanlar dalda yeşilken güzel olan yapraktan farklı bir kader yaşamaz. Onun kadar güzel ve temizdir. Ta ki o daldan kopacak kadar büyüyene ve rengi değişene dek. Artık özgürleşir, deli rüzgarın ona verdiği güçle uçar.. Yaşamı hisseder, yalnız olamayacak kadar çılgın bir yerde yaşadığını da.
İnsanın toprağını besleyen sevgi.. Oluşumuna katılan tılsımlı sevgi.. Ondan uzaklaştırıldığında insan eskisi gibi yaşayabilir mi sandılar?
Güzellikleri ve ihtiyaçlarını ondan alıp ona dert ve stres verdiğinizde insan güler ve nefes alabilir mi sandınız?
Herkes. Sabah iyice sakladığı maskelerini çıkarıp onlarla dışarı çıkmıyor mu? Hepsi, gerçekten "korkmuyor" mu?
Hayatını aldığı şeyi sevmektense onu korkutmak doğru mu sandılar. Doğanın mükemmelliğine bıraktığında onun yanında sönük bir mumdan farkın olabilir mi sandın maskeli insan.
Olmayacaktır.
Yosun, çimen kadar yeşil değildir.
Taş, ağaç kadar özgür değil,
Sessizlik, ölüm kadar güzel değil..